artist bir insan olduğumdan, özel günlere karşı oldum hep bu yaşıma kadar. doğum günü, evlilik yıl dönümü, ilk buluşma yıl dönümü filan, bana hep saçma gelmiştir. bunun milyon tane geçerli açıklamasını yapabilirim, ama size en basitini söyleyeyim. hediye almayı sevmiyorum, hem masraf. birinin bana hediye almasını da sevmiyorum, borç gibi amına koduğumun şeyi. o sana hediye alıyorsa, senin de o'na alman lazım. çıkar ilişkisi lan bildiğin. bi de o özel güne uygun davranman gerek. misal diyelim ilk beraber olmaya başladığınız günün yıl dönümü; iltifatlar, kibar davranışlar, sevgi gösterileri, duyarlı davranışlar filan. ha bunlar kötü mü? kesinlikle değil. ama sen böyle davranan da nazlı yar diyor ki, niye hep böyle davranmıyorsun? al sana kavga sebebiyeti. allahtan hollywood'ta filan gördükte büyük kavgalar, büyük seksle biter finalini, kavga başlayınca aha diyorum seks geliyor. şimdi yaren haklı, ama ben de haklıyım. e kahvaltıyı ben yapayım, bulaşıkları ben yıkayayım, ortalığı ben temizleyeyim, hediyeni alayım, yemeğe çıkarayım, eğlenmeye götüreyim. e ben ne zaman çalışacam, ben ne zaman oturup dinlenecem, ben ne zaman yatıp uyuyacam? diyemiyorsun işte, neyse sonunda seks var diye yıllar yılı katlandım bu tarz ilişkilere.
şimdi günün anlam ve önemini belirten konuya geliyorum. bahsettiğim gibi özel günlere karşı içimde bir tiksinme var, ama sevgililer günü öyle mi? değil. neden değil? şundan ötürü; şu yaşıma kadar hiç bir sevgililer gününe "sevgili" ile beraber girmedim. ama hiç bir sevgililer gününü de yalnız geçirmedim. o yüzden her 14 şubat'ı sabırsızlıkla beklerim. şimdi kalkıp bana küfür edenler, sinirlenenler çıkacaktır. ulan biz götümüzü yırtıyoruz, adam bir sikim yapmadan 14 şubat'ta manitayla takılıyor diye. yo dostlar yo, bana kızmayın, kendinize kızın. çünkü beni böyle kadınların kucağına itenler sizlersiniz. şimdi siz bu 14 şubat denilen sikkorok günü baş tacı etmeseydiniz, sevdicekleri, kalp yangınlarını hediye delisi yapmasaydınız, o günün normal günlerden farkı olmadığını doğru ve yalın bir şekilde anlatsaydınız, bu sefer ben sizin yerinizde olup, "ne etsem sevişemedim dost bir 14 şubat gecesi" adlı türkümü söylecektim. ama siz ne yaptınız? aman gül yüzlüm üzülmesin, aman darılmasın, aman başka sevgililerden eksiğimiz kalmasın diyerek bu emperyalist düzenin başlıca oyuncaklarından biri olan 14 şubat günü kumpanyasına ortak oldunuz. buraya kadar sorun yok hadi, peki ya bundan sonra? manitayla ayrıldın, bitti. kız, tabii her ilişkiden sonra olduğu gibi "ben aşka inanmıyorum yaaaaağğğğğğ, ilişki bana göre değil yağğğğğğğğ" diyerek pozunu verdi, artistliğini yaptı. ama 14 şubat gelende o cüssesine oranla her daim büyük sandığı götü, halk deyimiyle "yusuf yusuf" olmaya başladı. ben 14 şubat'ta ne yapacam, yalnız mı geçireceğim, 1 sene boyunca bu günün acısını yaşıyacağım filan diyerek, kafada kurmaya başladı. neden? çünkü alışmış kızcağız, seneler boyu sevgililer gününde gördüğü ilgiyi, alakayı bekliyor. işte ben tam bu esnada araya giriyorum. şu yeryüzünde sadece kelime yaparak bir yerlere gelmiş olan biri olaraktan, gözüme kestirdiğim ava yavaşça yaklaşıyorum. napıyorsun diyorum, sevgililer gününde bir planın var mı diyorum muhabbet ilerleyende, o da ya arkadaşlarla dışarı çıkacaz, ben inanmıyorum sevgililer gününe filan, çok saçma diyor. bak burası, bunca yıldır değişmedi. insanlar, mekanlar, tarihler değişti, şu soruyu sorduktan sonraki cevap değişmedi. muhabbetin gidişine göre ben de şuraya gidecektim, programın yoksa sen de gel ya da, evde takılacaktım belki bir "film" izleriz filan gibisinden, hangisi uygunsa o ana göre o kalıbı kullanıyorum. tabii burada "film" kelimesi, bildiğin sekse çağrı. yoksa ben evde oturup anam babamla da film izliyorum. her iki kalbi kırık kızdan 1 tanesi, bu tekliflere karşı koyamıyor. 3. ye sormadım daha. yani şansınız fifti fifti.
14 şubat milli egemenlik ve sevgililer diyarı bayramı dolasıyla aldığım bir hediyeyi size anlatayım ki, etkilediğim zeka seviyesi hakkında bilginiz olsun:
malzeme:
1 adet kartpostal ( içeriği hiç farketmez, yazı yazılacak yeri olsun yeter)
1 adet kalem ( bu da farketmez, renkli yazan bir kalem olması, kızın aklını almak için ekstra puan demektir)
kartpostalımızı alıyoruz, için açıyoruz. içine " saçlarından bahar meltemi, gözlerinden gün ışığı fışkıran kadın. nasıl ki double dragon, nasıl ki ying-yang bir araya geldiğinde bütünü oluşturuyorlarsa, senle ben de, mutluluğun bütününü oluşturuyoruz. şubat 28 çekiyor, böl bunu ikiye, ne eder? 14 şubat. 14 şubat nedir? seni bana getiren, ulu valentine günü. bu da, benim, seninleyken ancak tek bir bütüne ulaşmamı simgelemiyor mu AŞKIM? seninle bir double dragon, bir ying-yang, bir bill&ted, bir 14 şubat olmak istiyorum..."
3 nokta olmazsa olmaz. aşkım kelimesinin de büyük yazılmasında fayda var.
ha unutmadan söyleyeyim, bu 14 şubat hakikatten birisine hediye aldım. bildiğin hediye lan. 14 şubat'la taşşak geçecek kadar saygısız, ama 14 şubat dolasıyla sevdiği birine hediye alacak kadar da duyarlı bir insanım. hayırlı sikişler.